SEYİTDANLIOĞLU HUKUK & DANIŞMANLIK


FATMA ALİYE VAN HET HOF

                                                                                                                                    ARABULUCU


YARGI PAKETİ İLE ARABULUCULUK ALANINDA GETİRİLEN DEĞİŞİKLİKLER

Yeni Yargı Paketi ile arabuluculuk alanında çok önemli düzenlemeler yapılmıştır. Bu yenilikler ile 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ve 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununda değişiklikler yapılarak arabuluculuk kapsamı genişletilmiştir. Yapılan değişiklikle, taşınmazın devri veya taşınmaz üzerinde sınırlı ayni hak kurulmasına ilişkin uyuşmazlıklar ihtiyari arabuluculuğa elverişli hale getirilmiş olup kira ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıklar; taşınır ve taşınmazların paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ilişkin uyuşmazlıklar; 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunundan kaynaklanan uyuşmazlıklar; komşu hakkından kaynaklanan uyuşmazlıklar bakımından dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı haline gelmiştir. Ayrıca bazı ticari ve iş uyuşmazlıklarıyla ilgili itirazın iptali, menfi tespit ve istirdat davaları da açıkça dava şartı arabuluculuk kapsamına alınarak farklı uygulamaların önüne geçilerek uygulamada birlik sağlanmış bu konulardaki tereddütler giderilmiştir.

Taşınmazın Devri veya Taşınmaz Üzerinde Sınırlı Ayni Hak Kurulmasına İlişkin Uyuşmazlıklar

6325 sayılı Kanuna 17/B maddeye yapılan ekleme ile taşınmazın devrine veya taşınmaz üzerinde sınırlı ayni hak kurulmasına ilişkin uyuşmazlıklarda arabuluculuk usulü düzenlenmiştir. Taşınmazın devrine veya taşınmaz üzerinde sınırlı ayni hak kurulmasına ilişkin uyuşmazlıklar, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği uyuşmazlıklardandır.

Bu uyuşmazlıkların ihtiyari arabuluculuğa elverişli olduğu açıkça düzenlenmiş ve uygulamada bu uyuşmazlıkların arabuluculuğa elverişli olup olmadığı hususundaki tereddüt giderilmiş ve bu madde kapsamındaki uyuşmazlıklarla ilgili olarak arabuluculuk sürecinde taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkisinin kısıtlandığına dair tapu siciline şerh verilmesi ve bu şerhin kaldırılması usulü düzenlenmiştir. Hükümle, bu uyuşmazlıklarla ilgili arabuluculuk sürecinde tarafların hukuki menfaatlerinin geçici olarak güvence altına alınması ve hukuki işlem güvenliğinin sağlanması amaçlanarak, anlaşma belgesi düzenlenirken taşınmazın devri veya taşınmaz üzerinde sınırlı ayni hak kurulmasıyla ilgili olarak kanunlarda yer alan sınırlamalar ile usul ve esasların dikkate alınacağı hükme bağlanmıştır.

Hükümle, taşınmaz hukukuna ilişkin hukuki rejimin korunması ve olası hak kayıplarının önlenmesi amaçlanmaktadır. Aynı madde ile bu madde kapsamında düzenlenen anlaşma belgesinin icra edilebilirliğine ilişkin şerhin alınmasının zorunlu olduğu açıkça hükme bağlanmaktadır. Bu şerh taşınmazın bulunduğu yer sulh hukuk mahkemesinden alınacaktır.

Burada Mahkemenin yapacağı incelemenin anlaşmanın içeriği, arabuluculuğa ve cebri icraya elverişli olup olmadığı ve taşınmazın devri veya taşınmaz üzerinde sınırlı ayni hak kurulmasıyla ilgili olarak kanunlarda yer alan sınırlamalar ile usul ve esaslara uyulup uyulmadığı yönünden denetleneceği ve bu kapsamda kurum veya kuruluşlardan bilgi veya belge talep edebileceği hükme bağlanmaktadır. Ek olarak, mahkemenin ayrıca gerekli gördüğü takdirde duruşma açabileceği de hüküm altına alınmaktadır. Yapılan düzenleme ile anlaşma belgesinin icra edilebilirliğine ilişkin şerh verecek mahkemeye içerik denetimi yapma yetkisi verilmekte ve bu suretle tarafların hak ve menfaatlerinin korunması ile olası hak kayıplarının önlenmesi amaçlanmakta devamla anlaşma belgesinin icra edilebilirliğine ilişkin şerhin verilmesiyle ilgili diğer hususlar hakkında 18 inci madde hükmünün uygulanacağı düzenlenmiştir. Bu Kanuna eklenen 18/B maddesinin dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin hükümleri, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ilk derece mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtay da görülmekte olan davalar hakkında uygulanmaz.

325 sayılı Kanunun 18 inci maddesinin dördüncü fıkrasında yapılan değişiklikler ile bu çerçevede kanunlarda icra edilebilirlik şerhi alınmasının zorunlu kılındığı haller hariç olmak üzere, taraflar ve avukatları ile arabulucunun, ticari uyuşmazlıklar bakımından ise avukatlar ile arabulucunun birlikte imzaladıkları anlaşma belgesi, icra edilebilirlik şerhi aranmaksızın ilam niteliğinde belge sayılacaktır. Bu kapsamda Arabuluculuk Kanun’unun 17/B ve 18/B maddelerinde icra edilebilirlik şerhi alınması zorunluluğu getirildiğinden bu hallerde icra edilebilirlik şerhi alınmaksızın anlaşma belgesinin ilam niteliğinde sayılamayacağı vurgulanmakta ve böylelikle olası tereddütler giderilmiştir.

Asıl Tarafın Bilgilendirilmesi ve Şeffaflık

Yapılan düzenleme ile 6325 sayılı Kanunun 18/A maddesinin yedinci ve on altıncı fıkralarına cümleler eklenmiş olup Yedinci fıkrada yapılan düzenlemeyle arabulucunun, avukatı bulunsa bile asıl tarafı arabuluculuk süreci hakkında bilgilendirmek zorunda olduğu hükme bağlanmış ve böylelikle avukatın yanı sıra asıl tarafın da süreç hakkında bilgi sahibi olması ve şeffaflığın sağlanması hükme bağlanmıştır.

Menfi Tespit Davası

Yine yapılan düzenleme ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5/A maddesinin birinci fıkrası ile 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında yapılan değişiklikler uyarınca “menfi tespit davası”, dava şartı olarak arabuluculuk kapsamına alınmıştır.

2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 72nci maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında borçlunun, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabileceği; icra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkemenin, talep üzerine alacağın yüzde on beşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği düzenlenmiştir. Menfi tespit davası, dava şartı olarak arabuluculuk kapsamına alındığından arabuluculuğa başvuran, arabuluculuk süreci tamamlanmadan dava açamayacak, buna karşılık arabuluculuk sürecinde aynı alacakla ilgili olarak başvuran aleyhine icra takibi yapılabilecektir. Bu durumda başvuran, arabuluculuk süreci sonunda açacağı menfi tespit davasında 2004 sayılı Kanunun 72nci maddesinin ikinci fıkrasının verdiği imkânlardan yararlanamayacaktır.

Maddenin on altıncı fıkrasına eklenen cümleyle, menfi tespit davasını açacak davacının arabuluculuk süreci nedeniyle oluşabilecek hak kaybının önlenmesi amaçlanmaktadır. Hükme göre, arabuluculuk bürosuna başvurulmasından sonra, başvuran aleyhine uyuşmazlık konusuyla ilgili olarak icra takibi yapılması durumunda, başvuranın bu takibe karşı son tutanağın düzenlendiği tarihten itibaren iki hafta içinde 2004 sayılı Kanunun 72nci maddesi uyarınca menfi tespit davası açması ve talep etmesi halinde başvuran (davacı) 72nci maddenin ikinci fıkrasında düzenlenen imkânlardan yararlanabilecektir.

Kira İlişkisinden Kaynaklanan Uyuşmazlıklar

Yapılan düzenleme ile 6325 sayılı Kanuna 18/B maddesi eklenmektedir. Birinci fıkrayla, bazı uyuşmazlıklar dava şartı olarak arabuluculuk kapsamına alınmaktadır. Fıkranın (a) bendiyle, kira ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıkların dava şartı olarak arabuluculuk usulüne tabi olacağı hüküm altına alınmaktadır. Ancak kiralanan taşınmazların 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler dava şartı olarak arabuluculuk usulüne tabi olmayacaktır. Bu kapsamda, icra mahkemesine yapılacak itirazın kaldırılması talepleri ile tahliye talepleri dava şartı olarak arabuluculuğa tabi olmayacaktır. Ancak anılan usulde sulh hukuk mahkemesinde dava açılması gerektiğinde dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin hükümler uygulanacaktır.

Taşınır ve Taşınmazların Paylaştırılmasına ve Ortaklığın Giderilmesine İlişkin Uyuşmazlıklar

Fıkranın (b) bendiyle, taşınır ve taşınmazların paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ilişkin uyuşmazlıkların dava şartı olarak arabuluculuk usulüne tabi olacağı düzenlenmektedir. Fıkranın (c) bendiyle, 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunundan kaynaklanan uyuşmazlıkların dava şartı olarak arabuluculuk usulüne tabi olacağı hükme bağlanmaktadır. Fıkranın (ç) bendiyle, komşu hakkından kaynaklanan uyuşmazlıkların da dava şartı olarak arabuluculuk usulüne tabi olacağı kabul edilmektedir. Komşu hakkının kapsamı, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun “Komşu hakkı” başlığı altında yer alan 737 ilâ 750nci maddelerine göre belirlenebilecektir. İkinci fıkrayla, birinci fıkrada sayılan uyuşmazlıklardan taşınmazla ilgili olanlar hakkında anlaşma belgesi düzenlenirken taşınmazla ilgili olarak kanunlarda yer alan sınırlamalar ile usul ve esasların dikkate alınacağı hükme bağlanmaktadır. Hükümle, taşınmaz hukukuna ilişkin hukuki rejimin korunması ve olası hak kayıplarının önlenmesi amaçlanmaktadır.

Üçüncü fıkrayla, bu madde kapsamında düzenlenen anlaşma belgesinin icra edilebilirliğine ilişkin şerhin alınmasının zorunlu olduğu açıkça hükme bağlanmaktadır. Bu şerh taşınmazla ilgili anlaşma belgeleri bakımından taşınmazın bulunduğu yer, diğer anlaşma belgeleri bakımından ise arabulucunun görev yaptığı yer sulh hukuk mahkemesinden alınacaktır. Mahkeme taşınmazla ilgili anlaşma belgeleri bakımından yapacağı incelemede anlaşma içeriğini, arabuluculuğa ve cebri icraya elverişli olup olmadığı ve taşınmazla ilgili olarak kanunlarda yer alan sınırlamalar ile usul ve esaslara uyulup uyulmadığı yönünden denetleyecek ve bu kapsamda kurum veya kuruluşlardan bilgi veya belge talep edebilecektir. Mahkeme ayrıca gerektiğinde duruşma da açabilecektir. Düzenlemeyle anlaşma belgesinin icra edilebilirliğine ilişkin şerh verecek mahkemeye içerik denetimi yapma yetkisi verilmekte ve bu suretle tarafların hak ve menfaatlerinin korunması ile olası hak kayıplarının önlenmesi amaçlanmaktadır. 

Dördüncü fıkrayla, anlaşma belgesinin icra edilebilirliğine ilişkin şerhin verilmesiyle ilgili diğer hususlar hakkında 18 inci madde hükmünün uygulanacağı düzenlenmektedir. Bu düzenleme ile 6325 sayılı Kanuna geçici madde eklenmiş olup, 6325 sayılı Kanuna eklenen 18/B maddesinin dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin hükümlerinin, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ilk derece mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtay da görülmekte olan davalar hakkında uygulanmayacağı hüküm altına alınmıştır.

Uluslararası Arabuluculuk Sonucu Yapılan Sulh Anlaşmalarının Uygulanmasına Dair Düzenlemeler ve Singapur Sözleşmesi (Arabuluculuk Sonucunda Yapılan Milletlerarası Sulh Anlaşmaları Hakkında Birleşmiş Milletler Konvansiyonu)

Arabuluculuk Sonucunda Yapılan Milletlerarası Ticari Sulh Anlaşmaları Hakkında Birleşmiş Milletler Sözleşmesi (Singapur Sözleşmesi), ülkemiz tarafından 7/8/2019 tarihinde imzalanmış, 25/2/2021 tarihli ve 7282 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunmuş, 22/4/2021 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 21/4/2021 tarihli ve 3866 sayılı Cumhurbaşkanı Kararıyla onaylanmış ve 11/4/2022 tarihinde yürürlüğe girmiş olup Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, işbu Konvansiyon’un depoziteri olarak tayin edilmiştir. Bu nedenle, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanun’una 17/A maddesi eklenmektedir.

Maddeyle, milletlerarası sulh anlaşma belgelerinin icrası düzenlenmiştir. Düzenlemeyle, iç hukukun bu Sözleşme’ye uyumunun sağlanması amaçlanmaktadır. Birinci fıkrayla Sözleşme kapsamında arabuluculuk sonucu düzenlenen sulh anlaşma belgelerinin yerine getirilmesi için icra edilebilirlik şerhinin Asliye Ticaret Mahkemesi’nden alınması gerektiği düzenlenmekte, İkinci fıkrayla ise icra edilebilirlik şerhinin alınacağı yetkili Asliye Ticaret Mahkemesi olarak belirlenmektedir. Bu maddeye göre İcra edilebilirlik şerhi, tarafların kararlaştırdıkları yer mahkemesinden, kararlaştırdıkları yer yoksa sırasıyla karşı tarafın Türkiye’deki yerleşim yeri mahkemesinden, sâkin olduğu yer mahkemesinden, Türkiye’de yerleşim yeri veya sâkin olduğu bir yer mevcut değilse Ankara, İstanbul veya İzmir mahkemelerinden birinden istenebilir.

Üçüncü fıkrayla da mahkemenin icra edilebilirlik şerhinin verilmesine ilişkin incelemeyi, dosya üzerinden Sözleşme hükümleri ile 18 inci madde hükmüne göre yapacağı, gerektiğinde gerekçesini de göstererek duruşma açabileceği hükme bağlanmaktadır.

Singapur Sözleşmesi’nin Amacı

  • Arabuluculuğun ulusal ve uluslararası ticaret uygulamasında yargılamaya alternatif olarak daha fazla kullanılır olması;
  • Uluslararası ticari uyuşmazlıklarında çözüm yolu olarak arabuluculuğun çok önem taşıması;
  • Uyuşmazlığın ticari bir ilişkinin sona ermesine yol açan durumları azaltmak;
  • Uluslararası ticari işlemlerin taraflarca yönetilmesinin sağlanması;
  • Devletlerin adalet sisteminde tasarruf sağlamak;
  • Arabuluculuk sonucu yapılan milletlerarası sulh anlaşmaları için farklı hukuki, sosyal ve ekonomik sisteme sahip olan devletler tarafından kabul edilebilir, bir çerçeve oluşturmak ve böylece uluslararası ekonomik ilişkilerin ahenkli bir şekilde gelişmesini sağlamak,
  • İhtilaf halinde dostane çözümün uluslararası ilişkilerde en doğru yol bulunması,

Şeklinde sıralanabilir.

Uygulama Alanı

Singapur Sözleşmesi arabuluculuk sonucunda uyuşmazlığın tarafları olan bir TİCARİ uyuşmazlığın çözümü için yazılı olarak yapılan ve yapıldığı sırada milletlerarası nitelik taşıyan anlaşmaya (“sulh anlaşması” na) uygulanır.

Anlaşmanın Milletlerarası Arası Sayılması İçin Geçerli Kriterler

  1. Sulh anlaşmasının en az iki tarafının iş yerlerinin farklı devletlerde olması
  2. Sulh anlaşmasının taraflarının iş yerlerinin bulunduğu devletin sulh anlaşmasından doğan borcun esaslı bir kısmının ifa edileceği devletten veya sulh anlaşmasının konusunun en sıkı ilişkili olduğu devletten farklı olması.

Bu Sözleşmenin Uygulanmayacağı Alanlar

Taraflarından birinin (tüketici olarak) şahsı veya ailesi veya evi için yaptığı işlemlere ilişkin uyuşmazlıkların çözümü için yapılan aile, miras ve iş hukukuna ilişkin olan sulh anlaşmalarına uygulanmaz. Ayrıca Sözleşme Konvansiyon, Mahkemece tasdik edilen veya mahkeme yargılaması sırasında yapılan ve Mahkemenin bulunduğu devlette mahkeme kararı olarak yerine getirilen sulh anlaşmaları; Hakem kararı olarak kaydedilen ve yerine getirilen sulh anlaşmalarında uygulanmaz.

İşyeri Tanımı

Eğer taraflardan birinin birden fazla işyeri varsa, ilgili işyeri, sulh anlaşması yapıldığı sırada taraflarca bilinen veya öngörülen haller dikkate alınarak sulh anlaşmasıyla çözümlenen uyuşmazlıklarla en sıkı ilişkiye sahip olan iş yeridir. Eğer taraflardan biri herhangi bir işyerine sahip değilse iş yeri ibaresi mutad meskeni olarak kabul edilecektir.

Sulh Anlaşmasının Şekli

Sulh anlaşması, içeriğinin herhangi bir şekilde kayda alınması halinde yazılı olarak yapılmış sayılır. Elektronik ortamda yapılan sulh anlaşmasının yazılı olması şartı, içeriğindeki bilginin sonraki başvurular için kullanılacak şekilde erişilebilir olması halinde yerine getirilmiş sayılır.

Sözleşmeye Göre Arabuluculuk Tanımı

Kullanılan ibarelere veya yürütülen usule bakılmaksızın, tarafların, aralarındaki uyuşmazlığı, uyuşmazlığın taraflarına bir çözüm dayatma yetkisine sahip olmayan üçüncü kişi veya kişilerin (“arabulucu”nun) yardımıyla dostane bir çözüme kavuşturmaya çalıştıkları bir usuldür.

Sözleşmenin Genel İlkeleri

1. Sözleşmede taraf devletler, kendi usul kuralları ve sözleşmede yer alan şartlarla sulh anlaşmasını yerine getireceklerdir.

2. Sulh anlaşmasıyla hâlihazırda çözülmüş olan bir hususta bir tarafın iddiası üzerine uyuşmazlık ortaya çıkarsa, sözleşmeye taraf olan bir devlet, söz konusu hususun zaten çözümlenmiş olduğunu kendi usul kuralları ve sözleşmede yer alan şartlara uygun olarak ispatlaması için diğer tarafın, sulh anlaşmasını dayanak göstermesine izin verir.

Sulh Anlaşmasına Dayanılması İçin Gerekli Şartlar

1. Bu Konvansiyon uyarınca sulh anlaşmasına dayanmak isteyen taraf, hukuki yollara başvurduğu diğer Akit Devletin yetkili makamına aşağıdaki belgeleri ibraz edecektir:

(a) Taraflarca imzalanmış sulh anlaşmasını;

(b) Sulh anlaşmasının arabuluculuk sonucu yapıldığını gösteren delilleri, örneğin;

(i) Sulh anlaşması üzerindeki arabulucunun imzasını;

(ii) Arabuluculuğun yapıldığına ilişkin arabulucu tarafından imzalanan belgeyi;

(iii) Arabuluculuğun bünyesinde yapıldığı kurum tarafından düzenlenen belgeyi veya

(İv) (i), (ii) veya (iii) bentlerdeki belgelerin yokluğu halinde, yetkili makamca kabul edilebilir herhangi bir delili.

2. Elektronik iletişim açısından sulh anlaşmasının taraflarca veya uygulanabilir olduğu durumlarda, arabulucu tarafından imzalanması şartı, eğer aşağıdaki koşullar gerçekleşmişse yerine gelmiş olur:

(a) Tarafların veya arabulucunun teşhis edilmesi ve tarafların veya arabulucunun elektronik iletişimde yer alan bilgiye ilişkin niyetlerinin anlaşılmasını sağlayan bir yöntem kullanılmışsa;

ve

(b) Kullanılan yöntem aşağıdaki yöntemlerden herhangi biri olabilir:

(i) İlgili herhangi bir anlaşma da dâhil olmak üzere tüm koşullar göz önüne alındığında elektronik haberleşmenin meydana gelme veya yapılma amacının uygun olduğu kadar güvenli olmasını sağlayan veya

(ii) Bizzat veya diğer delillerle birlikte yukarıda (a) bendinde belirtilen işlevleri yerine getirdiğini ispatlayan yöntem.

3. Eğer sulh anlaşması, ülkesinde hukuki yola başvurulan Âkit Devletin resmî dilinde değilse, söz konusu Âkit Devletin yetkili makamı, sulh anlaşmasının kendi diline tercüme edilmesini isteyebilir.

4. Yetkili makam, Konvansiyon’da öngörülen şartların yerine getirildiğini teyit eden gerekli herhangi bir belgeyi talep edebilir.

5. Başvurulan hukuki yolu inceleyen yetkili makam, ivedi hareket eder.

Hukuki Yollara Başvurunun Reddi Sebepleri

Konvansiyona taraf bir devletin yetkili makamı,  hukuki yola başvurulması halinde aleyhine hukuki yola başvurulan tarafın istemi üzerine ve sulh anlaşmasının taraflarından birinin ehliyetsiz olması; dayanılan sulh anlaşmasının taraflarca tabi kılındığı hukuka veya taraflarca tabi kılınan bir hukuk yoksa 4. madde uyarınca talebin yapıldığı yetkili makamın ait olduğu devletin hukukuna göre sulh anlaşmasının geçersiz ve hükümsüz olması veya işlerlik kazanmamış olması veya ifa edilebilir olmaması; hükümlerine göre bağlayıcı veya nihai olmaması veya sonradan tadil edilmesi hususlarının ispatlanması kaydıyla talep reddedilebilir.

  • Borç ve Anlaşmanın Hükümleri Yönünden

Sulh anlaşmasına konu borcun ifa edilmiş olması veya açık veya anlaşılabilir olmaması; talebin kabul edilmesinin sulh anlaşmasının hükümlerine aykırı olması; arabulucuya veya arabuluculuğa uygulanabilir standartların arabulucu tarafından ciddi şekilde ihlal edilmesi ve bu ihlal olmasaydı söz konusu tarafın sulh anlaşmasını yapmayacak olması veya arabulucunun tarafsızlığına veya bağımsızlığına ilişkin haklı şüphe uyandıracak durumları arabulucunun, taraflara ifşa etmemesi ve bu ifşayı yapmamasının taraf üzerinde önemli veya haksız bir etki oluşturması öyle ki, bu kusur olmasaydı söz konusu tarafın sulh anlaşması yapmayacak olması.

Kamu Düzenine Aykırılık Yönünden

Hukuki yola başvurunun yapıldığı bir Âkit Devletin yetkili makamı – Talebin, başvurulan devletin kamu düzenine aykırı olması arabuluculuğa elverişsizlik yönünden uyuşmazlığın konusunun başvurulan devletin hukukuna göre arabuluculuk yoluyla çözümüne elverişli olmaması hususlardan birini tespit ederse talebi reddedebilir.

  • Paralel Başvurular veya İddialar

Eğer 4. madde uyarınca yapılan talebi etkileyebilecek şekilde sulh anlaşmasına ilişkin bir iddia veya talep mahkemeye, hakem heyetine veya yetkili diğer bir makama yapılmışsa, başvurunun yapıldığı Âkit Devletin yetkili makamı, uygun görürse, karar vermeyi erteleyebilir ve talep üzerine diğer tarafın uygun bir teminat yatırmasına da karar verebilir.  Diğer Yasal Düzenlemeler veya Antlaşmalar

Bu Konvansiyon, ilgili taraflardan hiçbirini, sulh anlaşmasının ülkesinde sonuç doğurmasının talep edildiği Akit Devletin hukukunun veya bu devletin taraf olduğu diğer milletlerarası anlaşmaların izin verdiği şekilde ve ölçüde sulh anlaşması uyarınca sahip olduğu hakları kullanmasından yoksun bırakmaz.

KAYNAKÇA

   2023, 7. Yargı Paketi: 7/6/2012 Tarihli ve 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu,

   2019, Arabuluculuk Sonucunda Yapılan Milletler Arası Sulh Anlaşmaları Hakkında Milletler Konvansiyonu